los angeles > san diego > san francisco > austin

Önce Teksas mı yoksa Kaliforniya mı diye sormak lazım bence. Teksas iklim olarak Kaliforniya'dan bayağı farklı diye biliyorum. Okyanus etkisi olmadığı için daha kurak sayılabilir. New Mexico ve direkt Meksika ile sınırı olduğu için o kültürün etkisi daha fazla oluyor. Kaliforniya'da bu etki daha azdır muhtemelen. Kaliforniya için de pahalılık araştırması yapmak gerekiyor. Kiralar fazlaysa brüt ücretin yüksek olması bir şey ifade etmeyecek. Direkt şehir olarak San Diego'ya yerleşirdim. Bana daha güzel geldi.

3 derim bunlar icinden para/yasanabilirlik orada bunlar arasindan

San Diego ve Los Angeles ayni yer pratikte.

Yasam olarak San Francisco'yu tercih ederim kesinlikle ama o para az. Gene de San Francisco.

San Diego en yasanabilir sehir anketlerinde hep tepelerde; ancak, Kaliforniya icin verilen para cok dusuk. Oda kirasinin 2000 dolarin altina dusmedigi yerler buralar ve soylediginiz brut maas, net degil. O yuzden, biraz sikinti cekilir gibi geldi.

ilk üçünü görebildim bu şehirlerin, 4. hakkında en ufak fikrim yok.

LA fazlaca yapay geldi bana, insanları, kültürü, yapıları biraz rahatsız edici şekilde abartılı ve boş. Ulaşım çok zor, araba şart. Üst sınıf zevklerin yoğun yaşandığı bir yer olduğundan beni pek sarmadı. Fazlaca şişirilmiş bir şehir gibi. Biraz da tehlikeli, ama çoook büyük, yani isterseniz daha sakin güzel yerlerine yakın yaşayabilirsiniz, örneğin Santa Monica.

SF mimarisi ve sokak yapıları ile daha çok avrupa gibi hissettiren, onun yanı sıra havası kirli, tıkış pıkış ama bir o kadar da sıcak kültürünü hissettiren bir şehir gibi geldi bana. Sanatsal faaliyetler, parklar, grafitili sokaklar vesaire dolu bir yer. Kiralar çok yüksek. Toplu taşıma çok kolay ve ucuz.

Evli çift için San Diego da güzel olabilir bence, biraz daha sakin, yazlık havasında olur.

Kişiliğime uygun olarak San Francisco seçerdim ben hiç düşünmeden.

san francisco'ya herkes bayiliyor. la ve san dieago'ya da oyle ama o maaslara oralarda gecinebilir misiniz bilmiyorum. gunde 2 saat trafikte gecirecek kadar uzakta yasamaniz ya da ikinizin ev arkadaslariyla bir evin bir odasinda yasamaniz gerekebilir o maaslarla.

austin de de yasayan arkadaslar cok seviyorlar orayi. texasin geneline gore cok daha liberal bir sehir. kiralar da acayip cok degil. bana kalirsa parayi isin icine katinca en iyi hayat kalitesine austinde ulasirsiniz gibi.

Fiyata göre en cazibi Austin bence bu listede.

Çok da güzel şehirdir. O parayla krallar gibi yaşarsın. Dallas, Houston, San Antonio'nun tam ortasında. TX şehirleri çok fazla iç göç alır. Refah açısından, iş olanakları açısından vs.

Kültür, sanat açısından da iyidir. Yemek olarak zaten Texmex akar. Eğlence için 6th Street. Deli mekan.

Teksas diye burun kıvırma, SF ayarında bir şehirdir Austin kafa olarak.

Keep Austin Weird

austin +1

california güzel ama o paralar az.

hiçbiri.

dünyanın en 'kirli' ülkesinde yaşamak için hiçbir haklı neden olamaz.

Austin derdim. LA ve özellikle Cisco barınmanın abartı derecede pahalı olduğu şehirler.

Austin, TX
sen listeye yazmasan da austin derdim.

yok öyle bi şey

sen mitokondriyel dna'nin anneden gectigi olayiyla kalitimi karistirmissin. spermin mitokondrileri kuyrukta yogunlastigi icin yumurtaya pek mitokondri gecmiyor. o yuzden mitokondri DNAlarimiz annelerimizden. ama mitokondri DNAlari fazla gen kodlamadigi, kodladiklari da daha cok hucre solunumu vs alakali genler oldugu icin anneden daha cok ozellik aliniyor diye bir olay yok.

şimdi bizim sülalede bir ufaklık var. daha doğrusu iki. göz rengini ne annesinden ne babasından aldı. ta annenin babası mı anası mı ne ondan almış. annede olmayan çekiniklik iki çocukta da baskın geldi ve göz rengi ortaya çıktı.

bu dna işleri falan çok karmaşık bir şey yani.

Kız halaya oğlan dayıya :)

bunun yüzdesi yok ama zeka anneden geliyor diye biliyorum.

merkezi bir yerlestirme olmadigi icin hangi ulkeyi ve hangi universiteyi hedefledigine gore onune cikacak durumlar cok degisir. Ornegin abd gibi ulkelerde yurt disindan gelen ogrenci icin en buyuk problem yuksek okul ucretleri olurken almanya gibi universitelerin yabanci ogrenciler icin dahi ucretsiz oldugu ulklerede ise bircok okul kabul sarti olarak turkiyede universite sinavinda esdeger bir okula yerlestirilimis olmayi sart kosabiliyor. Bunun yaninda gmat toefl gibi sertifikalar, GRE gibi sinav sonuclari gerekebiliyor. bunlar icin her okulun yabanci ogrenci kabul sartlarini okumak gerekiyor. Bunun yaninda ekonomik engeller de var. yasam masraflarini karsilamak icin ozellikle universite egitimi icin burs bulmak zor, bircok ulke de universite ogrencilerine calisma izni vermiyor. ornegin almanyada calisma izni sadece okul kutuphanesi, labratuar gibi yerler icin verilse de buralarda calismak icin ogrenciler arasinda ciddi rekabet var. Ustun basari bursu olan ogrenciler icin ise durum daha kolay elbette. Guclu referans mektuplari da kabul sansini arttiran nedenler.

Tum bu sorunlar nedeniyle bircok ogrenci bachelor egitimi icin degil de master egitimi icin yurtdisini tercih ediyor. Elbette master icin de benzer problemler mevcut ama master programlari daha kisa oldugu icin bir sekilde telafi edilebiliyor.

bu listedeki üniversitelerin yıllık ücretleri ne kadar haberin var mı? giriş için abdli öğrenciler bile lise yıllarında spor faaliyetlerdir, gönüllü çalışmalardır, yüksek ders notlarıdır kasıyorlar ve üniversite için çalışıp para biriktiriyorlar. overseas öğrenciler için (biz, türkiye) çok daha pahalı. türkiye'den gideceksen zaten sağlam referansların olmalı hepsinin yanında. robert, üsküdar amerikan gibi liseler için zor değil zaten eğitim o şekilde veriliyor ama ayşe, mehmet zeki ve çalışkan bir öğrenci değilse kolay kolay lisans eğitimi için gidemez.

ekonomik güç varsa lisans ya da yüksek lisans her şekilde ayarlanıp gidilir (örn, bilal) ama orta gelir vatandaş için azimli bir öğrenci olmadıkça zor.

abd için para ciddi bir sorun sanırım. aileden desteğim maalesef yok. aslında yurtdışını bir de bu açıdan düşündüm. sonuçta türkiye'de de yaşam zor. amerika'da okurken çalışmak daha kolay diye düşünmüştüm.

güçlü referans mektubunu öğrenciler hocalarından alıyorlar diye biliyorum yanılıyor muyum? mezunum ben. okuyorum zaten ama pek mutlu değilim. ilerde olmak isteyeceğim bir alanda da değilim. yüksek lisans için yurtdışına gidebileceğim bir okula/bölüme geçebilirim ama biran önce gitmek istiyorum. bir de burada da öğrenci olmak çok zorluyor maddi açıdan.

yabancı bir öğrencinin amerika'da çalışması yasak mı? work and travel için gidenleri görüyorum. gördüğüm kadarıyla orada part time çalışmak türkiye'de çalışmaktan kolay. öğrencilik ve sonrası daha rahat geçer sanırım.

@pinkpeony o faaliyetlere extracurricular deniyor sanırım. aslında biraz da o aklımı çeldi. lise diploma puanım düşüktü ama okul dışında hem lise döneminde hem üniversite döneminde fazlasıyla ilgi alanım mevcut. sinema ve müzikle ilgileniyorum. mesela kısa film çekiyordum liseden beri. bazı festivallerde gösterilmişti. bu okullar için avantajmış mesela. ama bunu bile yeni öğreniyorum. o kadar uzağım yani konuya.

bir de genel bir soru sanırım ama okullar yaşa dikkat ediyor mu? türkiye'de de bir süredir okuduğum için 23 yaşındayım. kaç yaşına kadar alırlar?

amerika zor -uzak/harclar pahali/burs zor- ama avrupa'da ve asya'da ucretsiz veya makul harclara okumak mumkun.

abd için yaşam kolay olur diye düşündüm. gerçi nereye gitsem türkiye'den kolay olur sanırım. bir de birçok okul abd'deki tanınan okullar.

başka okula geçicem türkiye'deki zaten. çünkü okuduğum bölüm yurtdışına çıkmamı sağlamayacak. o zaman yurtdışını kasmaktansa türkiye'de iyi bir okula girmek daha mı mantıklı?

bir de yurtdışına gidersem iyi bir okula gitmek istiyorum. çünkü diğer türlü türkiye'de kalmak daha mantıklı. yani kimsenin tanımadığı bir okula girmektense türkiye'de bilinen bir okuldan mezun olmak daha faydalı olur. bu yüzden avrupa'da ücretsiz ve prestijli hangi okullar var?

bir de gittiğim yerde mutlaka çalışmak zorundayım. başka türlü imkansız.

almanyada universtieler ucretsiz. siralamadaki yerlerine bakarak prestijli olanini bulabilirsin. tabi prestijli olanlar mutlaka toefl, ve gre puanina gore alir. bunun yaninda yasam masraflari icin aylik minimum 600 euro gibi bir rakami gozden cikarmalisin. Calisma konusunda da en buyuk problem calisma izni, kacak calismak ise cok zor. Hem alinacak riske degmez, hem de kacak calisilacak isler cok problemli isler. Almanyada ogrenci icin sadece 90 gun calisma izni var, yani ancak yaz tatillerinde calismak icin. Bircok avrupa birligi ulkesinde calisma sartlari ayni. dogu avrupa ulkelerinde ise zaten is yok, calisma durumu turkiyeden kotu.

almanya'da ingilizce eğitim veriyorlar değil mi? almanca şartı arıyorlar mı? bir de almanya'da okuyan yabancı öğrenciler masrafları aileden mi karşılıyorlar? aileden 1 lira bile alamam çünkü. çalışıcam. türkiye'de de öyle zaten. burada sürüneceğime orada sürüneyim diyorum. :D

amerika'da çalışmak için sıkıntı oluyor mu? burs almak da kolay değildir sanırım.

abd'de okumak istiyorsan ve sınırlı bütçen varsa iki yıl community college + 2 yıl üniversite transfer yapabilirsin. ama bunun için derslerini çok iyi takip etmen ve başarılı olman gerekiyor. gidersen de gideceğin state'i iyi seç çünkü state dışında transferler daha zor oluyor. her üniversitenin community collegelarla anlaşmaları oluyor, articulation agreement olarak aratabilirsin. türkiye'de kredi çekerek okuyanlar ve sonra ödeyenler var.

community college'lara bakıcam sağol. ama orada kötü bir yere girmektense türkiye'de iyi bir yere geçip yüksek lisans'ta, doktora'da gitmek daha iyi gibi sanki.

bu arada yabancı bir öğrencinin aileden destek almadan yaşaması mümkün mü sence? abd'de de almanya'daki gibi çalışma engeli var mı?

"bu arada yabancı bir öğrencinin aileden destek almadan yaşaması mümkün mü sence? "

kesinlikle hayir. sadece okul ucreti en azindan bir 30 bin dolar tutuyor cogu okulda uluslararasi ogrencilere. basit bir iste calisarak bu para kesinlikle kazanilamaz. zaten okullarin akademik beklentisi turkiyedekinden kat kat yuklu. odev yapmaktan haftada 10-15 saatten fazla calismaya vaktin kalmaz zaten.

lisans icin burs bulmak gibi bir sey soz konusu degil zaten.

paran yoksa amerika'da lisans okuyamazsin. mumkunati yok. ogrenci olarak sadece okulda 20 saat calisabilirsin. o 20 saat aylik kirani belki cikarir. hadi cok siktin kendini, yasam masraflarini da karsiladin 20 saat calismayla diyelim; benim doktora yaptigim okul (devlet okulu) lisans ogrencilerine senelik 40000 dolar. 4 sene 160000 dolar. ailen zengin degilse bunu karsilamanin imkani yok. aci ama gercek bu. zaten okuyorsan bitir. doktoraya gel. yuksek lisans icin de kimse burs vermez burda. paran yoksa yapabilecegin, karsiliginda para alabilecegin sey anca doktora.

Yüksek lisansımı Avrupa'da yaptım, doktorayı ABD'de yapıyorum halihazırda. O listedeki okullardan birindeyim.

Lisansı yurt dışında okumak çok pahalı; o yüzden lisanstan sonraki adımlarnıı yurt dışına göre atmanı tavsiye ederim. Lisansta hangi okuldasın ya da değiştireceğin okul neresi olacak bilemiyorum; ancak özellikle ABD nezdinde konuşursak, burada akademik çevrede tanıdığım kişilerin yüzde doksanı Bilkent, Boğaziçi ve ODTÜ mezunları. Henüz Atılım ya da Gazi mezunu ile karşılaşmadım.

Sana tavsiyem, Türkiye'de iyi bir üniversitede (yedi - sekiz tane falanlar zaten) yurt dışı bağlantıları olan bir hoca ile akademik araştırma yap. Sonra iyi bir referans ve niyet mektubuyla kapağı dışarıya atabilirsin. Ondan sonrası sana kalmış.

Bir de Fulbright burslarını araştır ABD için.
İsveç için de Swedish-Turkish Scholarship var. Büyük ihtimalle Rhodes'tan sonra piyasadaki en çok parayı veren burs bunlardır. Çıkması da çok çok zor değil. Yani Fulbright'tan çok daha kolay.

Başarılar.

amazon'dan fiyatlara bak, TR'deki 100 liralık kot orada 20-30 dolardır.

Telefondan degistiremedim. Michigan

Orada indirimler filan oluyor baya. Ucuz cok marka var.
Trde lcwaikiki kotlari bile 70 tl, 20-30$ bandinda baya kaliteli seyler alirsin.
Tjmaxx, ross fialn bisuru dukkan var. ayrica indirime girince harbici indirim oluyor.
Cok fazla sey goturmene gerek yok bence. Ama gerekli olan seyleri gotur tabi.

Ornegin University of California'da 2100 aldim. 1000 dolara oda kiraladim. Trader Joe's'dan market alisverisimi aylik 400 dolara yaptim. 300 dokat disarida harcadim. Gerisi de ivir zivira gitti.

Ross Dress For Less, TJ Max, Marshalls ucuz giyim magazalari. Ornegin Colombia bot 30 dolar Turkiye'de aynisi 600 lira. Colombia yagmurluk 25 dolar Turkiye'de 450 lira. Fiyatlar boyle ucuk.

Her türlü geçinirsin. En buyuk gider kira ve yemek. Yemekleri mumkun oödugunca kendin hazırla. Öğleyin sandiviç falan yap götür evden kimse ayıplamaz. Dandik ama sağlam bir araba al 1000 dolardan fazla verme ama arıza cıkaracak bişey de olmasın. Boş vakitlerini iyi değerlendir über, pizza dağıtımı ne bulursan atla

Kıyafey seni idare edecek bişeyler götür orda ihtiyac halinde 15-20$ a marshalls tjmax den alabilirsin

michigan'dan bildiriyorum. gecinilir. ann arbor'daysan kiralar biraz yuksek ama ben 2000 civariyla tek basima yasayabiliyorum. east lansing daha da uygun.

ben giyim kusami -ozellikle biraz daha formal ve sik olanlari turkiyeden getiriyorum cunku turkiyede hem stiller daha guzel hem de daha ucuz. ama tabii columbia vs burdan aliyorum. kiyafet getirme konusunda sunu dusun. elinde ne kadar parayla gelebileceksin michigana? ilk ay depozito, mobilya vs cok masraf cikabiliyor bir de kiyafet almak konusunda sikma kendini. hem ilk maasi birinci ayin sonunda yatirirlarsa cok zorlanabilirsin az para ve az kiyafetle gelirsen.

ann arbor'a geliyorsan, sorularin varsa, ozelden her zaman yazabilirisn.

1. NYC'de hayır, Ohio'da evet.
2. Tekstil Türkiye'ye göre daha iyi bence.

ek: Asıl kıyaslaman gereken şey tekstil değil. hatta, tekstil son kıyaslayacağın şeylerden biri. bunun sağlık hizmetleri var, ev kirası var, çalışma saatleri var vs.

orlando derim.

Iowa <3

San Diego

Sebepleriyle gelir diye dusunmustum ama olsun bu da bir sey, tesekkurler!

amerika'da birçok yerde yaşanır da, paradan bahsetseydin önce.

yıllık gelirleri ne kadar totalde.

Teksas.

hayat ucuz. iş olanakları iyi.

orlando dememin sebebi şehir büyük değil trafik yok evler 2 katlı bahçeli bahçesinde sincaplar koşturuyor alışveriş imkanı güzel eğlence imkanı güzel(bana göre güzel başkasına göre salakça olabilir). Tam yaşamak istediğim doğa ve şehir bölgesi. Ha bu arada bölge göller bölgesi diye de geçiyor güzel su kenarları da var. Sağlık sektörü de orlando da gördüğüm kadarı ile ilerideydi.

Florida da yaşanmaz :S

bi dere önünde oturuken timsah kapabilir
evde oturuken akandan üstünden yılanlar geçebilir
öyle bi fırtına yağmur hortum görürüsün ki günlerce dışarı çıkamazsın.

he irde seattle hep yağmurlu...hayat new york, new jersey de güzel ama kıştan soğruktan kardan nefret ediyorsan buralardan chikago ve boston dan da uzak dur.
san francisco güzel ama insan tipleri bi acayip görmen lazım.
california, los angeles güzel mevsim oalak ama bi market e bile araba ile gitmen gerekeblir, yollar mesafeler çok uzun.

bu yaş ve çocuk ile her yerde yaşanır, başka kriter yok mu?

san francisco, san diego, davis, berkeley, sacramento, chicago, new york, orlando, st. louis, philadelphia, denver gördüğüm şehirler. st. louis'te 1 yıl yaşadım, davis-sacramento-berkeley'de 2 ay yaşadım. ben akdeniz insanı olduğumdan kesinlikle california'daki herhangi bir şehri ya da orlando'yı tercih ederim yaşayacak olsam. insanı sıcak, havası sıcak (ama bazen çok çook sıcak).

benim kriterim iklimken, bu çiftin kriteri daha başka bişi olaiblir. o nedenle sizin daha çok kriter belirtmeniz cevapları da ona göre yönlendirecektir.

California! Bazen Turk oldugumu unutuyorum Amerikalilarin arasinda. Daha once baska eyalette yasadim zaman zaman irkciligi gorebiliyorsun. Kaliforniya'da irkcilikla hic karsilasmadim.

Ustelik burada maaslar diger yerlere gore yuksek. Ulkenin en acik goruslu insanlari burada sahil kesiminde yasiyor. Cumhuriyetcilere oy bile cikmiyor.

İç kesimlerde olmaması önemli. Midwest'tir, Kentucky'dir, böyle yerlere giderse ırkçılığın tillahını görürler ve zor zamanlar yaşarlar.

Bunun dışında, tamamen onlara bağlı. Örneğin, benim için Orlando, çünkü iklimini ve rahatlığını seviyorum. Doğası da çok güzel. Başkası için New York - New Jersey tarafı uygun olur. Örneğin, azıcık daha soğuğu sevseydim, hepsinden vazgeçer ve Portland - Oregon derdim. San Diego da olabilir ama Orlando daha düz, daha rahat ve ferah geliyor bana.

Bunun dışında, gittiğim her yerde markete araba ile gidiliyordu. Bir kere bisikletle gidebildiğim bir yer oldu.

ben 4 senedir michigan'da yasiyorum. ann arbor bir akademik icin guzel sehir bence. ev kiralari biraz yuksek ama bir new york, san francisco falan degil tabii ki. fotografci da is yapabilir buralarda. cocuk icin okullar da baya iyi. (kresler cok pahali yalniz)

yalniz kisin soguk. cok soguk. oyle boyle soguk degil. simdiki aklim olsa iklimi daha iliman yerleri denerdim ben ilk etapta. bir de buyuk sehir- kucuk sehir meselesi var. ann arbor mesela kucuk. ankara ve istanbul'dan sonra bunaltti beni ilk baslarda baya. simdi alistim. ama onlar sehir hayatindan doga falan seviyorlarsa tam onlara gore.

ben okul bitince michigan'da kalacagim gibi gozukuyor. ama michigan'da kalmak icin sebebim olmadan once, soguktan o kadar bunalmistim ki, okul bitince ya california'ya ya da florida'ya gitmek istiyordum. california en azindan biri tech sectorunde calismayan bir ciftin yasamasi fazla pahali. biyolojik bilimlerde post doc olup da karisi ve cocuguyla tek goz odada yasamak zorunda kalan insanlar biiyorum.

arkadaslar austin cok guzel diyorlar. ben yasamadim bilemeyecegim ama orayi da bir dusunsunler bence. arada chicago'ya gidiyorum. orasi da tam yasanabilir sehir gibi ama soguk.

new york, san francisco vs. guzel olabilir ama senede 100000den asagi kazanirlarsa, hele bir de cocukla, surunurler oralarda.

ann arbor dusunurlerse ozelden de soru sorabilirsiniz.

kiyi kesimde yasanabilir, rednecklerden uzak. north carolina, texas olabilir. california'nin kirsal kesiminde saglam irkcilik vardir, sehirleri iyidir lakin cok pahali , cok abarti..florida olabilir.

zencilerin yogunlukta oldugu yerler de -georgia ve alabama gibi- oldukca sikintili.

dallas-fort worth taraflarindan bildiriyorum, buralarda bi b.k yok. austin ve san antonio iyi deyolar, ama gezme firsatim olmadi.

Herkese ayri ayri tesekkur ederim. Yazilanlari arkadaslara aktardim. Akilda olmayan bir iki sehir onerisi de listeye eklediler.

Iletisime gecmek isteyen olursa bilgilerini ozelden paylasabilirim. Tanisin kaynasin gurbet elde birbinizin elimden tutun.

Bence mantikli, eger yanlis bilmiyorsam MasterCard tum dunya ulkelerinde gecerli, ordan cekilebilir. Ama wire transfer yapmak istesen senin burdaki bankan ile oraki arkadasinin bankasindan yaklasik $80 bi kesilme olur o garanti.

benim akraba siparislerini hep oyle getiriyorum. toplam 4 tane getirdim galiba 3 yilda. gayet apple storedan benim adrese delivery ya da store pcik up secip garantinin sanal kartiyla aldilar turkiyeden. hicbir sorun cikmadi.

Yalnız ABD'den alınan iPhone'larda 2 seri var. Serilerden biri Türkiye'de garanti kapsamı dışında. Benim arkadaşım çok problem yaşadı o yüzden. Onu iyice araştırın öncelikle.

hiç o işe girmemeli. geri dönüşü olmayan bir iş. ne gerek var 2 bira içmeye? zeka geriliği olsa çocukta bir ömür çekeceksin.

fetal alcohol syndrome diye bir arat googleda. illa bu sendrom olacak diye bir sey yok ama risk cok fazla.

Az bile icsen alkol fetusun direkt beynine gidebiliyor (illa gidecek diye bir sey yok ama o risk hep var). Sonra gelsin gelisim bozukluklari gitsin dogduktan sonra norolojik bozukluklar.

Hamilelik sirasinda zararli olmadigi tespit edilmis bir alkol alt limiti ya da bir zaman araligi yok henuz. En ufak mikrarin bile riski var.

Kimse sana bir sey olmayacaginin garantisini veremez. En agir tablo fetal alkol sendromu ama baska cok sayida hastalikla da alkol iliskilendirilmis durumda. Belki 10 sene sonra atiyorum karaciger kanserinin de gebelikteki alkol alimiyla kesin iliskisi ortaya konacak. Ha belki brokolinin de konur, o ayri mesele ama hali hazirda iyi olmadigini bildigin bir seyin ne kadarinin guvenli sinirda oldugu garantisini kimse veremez

serdarla arası bozukmuş, sen gidersen gergin bir durum olabilir veya onunla başbaşa ciddi konuşmak istiyor gibi anladım ben.

yani diyor ki benim serdarla aram limoni.

alt metin olarak da diyor ki: serdarla arami duzelticem. sen gelme persembe.

ben bunu anlardim.

Diyor ki Serdar'la iliskimiz a little disturbed, so do not disturb us!

ben de oyle dusundum de bunlardan once tamam haber veririm deyip sonra bunu yazinca acaba oyle degil mi dedim.

gold's gym epey meşhur.

benim amerikalı panpalar crossfit'e takılıyor ama o tr'de vardı sanki?

crossfit yapılan sporun adı. salon ismi değil.

planet fitness var bu tarafta baya. bir de ymca var ama onun olayi sadece spor salonu degil zaten.

Bally total fitness var

new york sports club

Planet Fitness.

Homo sapiens'in afrikada oluştuğu biliniyor ama "X nehrinin kuzeyi" kadar hassaslıkta bilinmiyor.

homo sapiens degil bonobolarla sempanzeler onlar. Kongo nehrinin iki kiyisinda yasarlar. birbirinden izole olduklari icin farkli evrimlesmisler.

su haberi hatirliyorsunuz muhtemelen

www.nature.com

bu magduriyete fransız kalmamaları ümidiyle...

Thyde benzer bir durumda aranip soruldugunda bagaj yok dediler, ertesi gün sivi, bir arabayla 2 calisan imza karsiliginda bavul getirdi.

Cok yaygin ve kullanilan bir sistem olmadigindan stakip numarasi vs gibi seyler güncellenmiyor olabilir. Bavul yok demek degil ama bu.

air france degil de air france ile ortak ucusunda delta 'geciktirmisti' benim bagajimi. ertesi gun getirmisler, beni evde bulamayinca geri goturmusler, sonra o aksam tekrar getirmek icin de 10 dolar almislardi. bagajinizi bulsalar da devamli iletisimde olun yani.

Evet umudumu yitirmiyorum o zaman, çok sağolun.Bana küçük sürprizler yapsınlar.

@gene mi gene: ben otel adresi verdim, umarım bana da şahsın kendisi bulunmalı falan demezler çünkü Fransız dallamalığının sınırları pek geniştir.

edit: tam bu satırları yazarken mail geldi valiziniz yolda diye. oh rahatladım valla.

geçen ay aktarma sırasında benim bavulum da kaybolmuştu. 6 gün sonra bavulumu bulup kargolamışlardı. 3 güne de gelebilir 20 güne de hatta 2 ay sonra bulunanı bile duydum. eşyaların maddi manevi değeri biçilemez ama 500 euro gibi bir para da veriliyormuş bulunmazsa.

@dedi ve gitti: geçmiş olsun. bavul gelene kadar yapılan harcamaların da talep edilebilmesi gerek mantıken. ben bile zorlamayı düşünüyorum.

teşekkürler. bu olay dönüşte başıma geldiği için masraf etmemi gerektirecek bir durum olmadı açıkçası. ama anladığım kadarıyla siz gidişte kaybetmişsiniz, talep etmekte haklısınız. umarım bavulunuzu en kısa zamanda kucaklarsınız.

Yapilan masrafi da talep edebiliyorsunuz bavulunuz size ulasana kadar.

Bir de seyahat sigortasi yaptirirsaniz baya bir butceniz oluyor ayrica.

ileride bir bakan olursa diye gelişmeleri yazıyorum, başına aynı şey gelenlere fikir versin:

- 25 ağustos (sabah): bagajın gecikmesi
- 27 ağustos (akşamüstü): bagajın elime geçmesi
- 2 eylül: arada yapmak zorunda kaldığım masrafları istemem ve air france'ın peki ödeyeceğiz demesi (çok hızlı cevap verdiler, haklarını yemeyeyim)
- 17 eylül: paranın hesabıma yatması

Tamamen şans işi. İnşallah çok sıkıntı yaşatmadan bulunur.

Geçen hafta Atina'ya gittim, THY bagajımı kaybetti. Ertesi gün öğlene getirdiler ama tam o gün sunumum vardı, akla karayı seçtim telafi edeceğim diye. İki gün önce de geri döndüm, bu sefer de bir sonraki İstanbul seferiyle geldi bavul, onu bekledim. Şans işi tamamen.

Ass. Prof. Dr. Ali Veli, MD

diye

ben götürdüğümde emniyette delgeçle deldiler, geçersiz damgası vurdular
arayın bi sorun

tabiki hayır. diğerini iptal etmeleri lazım

benimkini bulamamistim. kayip dedim. o zaman ilce emniyet mudurlukerinden verilemiyor. ile gitmek gerekiyor. istanbuldaysan vatana gitmen gerekecek yani.

formaldehit arasına filan koyulacaksa genetikte de olur -aslında genetikçiyim de biz pek uğraşmayız böcekle filan ankaradaki labların donanımını da bilmiyorum, güncel değilim- daha çok düz biyoloji, anatomi/patoloji/morfoloji laboratuvarlarında olur öyle şeyler zooloji bölümü olan hatta veterinerlik bölümü olan yerlerde bile bizden daha fazla bulunması olası.

Örneğin bir üniversite ile gorussek bu iş olur mu yani ?

ankaradaki sayılan bölümleri olan üniversitelerin çoğunda bu imkan vardır yardımcı olabilecek bir asistan filan bulabilmeniz önemli olan.

bak bunun en guzel yolu universitesindeki malzemecilerle konussun. PDMS ile ortalama bir bocegin kalibina gore bir microchamber yaratabilir. Internette protokoller var. Mesela su var:

www.nature.com

Bir malzeme labi icin bu microchamberi yapmak cok vakit almayan bir sey saniyorum (hic yaptirmadim ama). Bocegi normal lamelin ustune koyar. Chamberin ufak bir hava cikisi olur. Ordan ceker havayi vakumla, hayvan lamelle beraber chambera yapisir. Mikroskop uygulamalari icin baya ise yariyor bu PDMS microchamberlar. Ha baska bir amaci varsa, bocegin hareketini kisitlamak istemiyorsa anlattigim sey tamamen alakasiz olabilir. Ama hayvani hareketsiz birakmak istiyorsa en iyi cozum yolu bu.

nasil alamam? normal vizeye basvurucam.

Ayni durumdayiz, ben de J-1'la buradayim, mail atmistim basvurabilirsiniz demislerdi. Zaten sitesindeki formu doldurunca da "you are eligible" diyor, bi numara veriyor filan. Ama bir ay surer yaziyordu LA icin, benim gitmek istedigim kongre de tam bir ay sonrasindaydi, riske atmak istemedim, basvurmadim.

gecen kasimda aldim amerikadan kanada vizesi (bende f1 var ama kanada vizesi almak acisindan j1le farki olacagini sanmam). 5 hafta surdu almam. online basvuruyorsun once. 2 hafta sonra falan pasaportunu gonder diyorlae. gonderiyorsun 2 hafta falan da orda oyaliyorlar. posta surelerini de hesaba katarsan 5 hafta surdu iste benimki.

girişte bir fark yok ama çalışma koşulları çok farklı. devlet üniversitesinde daha rahatken, özel üniversitede köle muamelesi görüyorsun haberin olsun.

okuluna ve bolumune gore fark eder nasil girilecegi. fark etmeyen sey ise %90 calisan olarak degil, ogrenci-bursiyer olarak gosterilecek oldugun. dolayisyla sigorta primin yatmaz. ozel saglik sigortasi yaparlar. maasin da devletteki asistaninkinden dusuk olur. butun bunlara karsilik daha cok calisirsin.

basit memur zihniyeti ile dusunmekten ziyade universite ismi ve ortami onemli, devlette buyuk oranda memuriyet vardir, 3-5 universite disinda devlet universieleri memuriyettir, ozel universitelerde dinamik bir grup var ise olabildigince yararlanmaya calis.

bazen ismi dandik olsa da bazi durumlarda iyi bir ekip olabiliyor bolumune nazaran, oyle bir durum var ise alabildigine yararlan.

uğraşmak istemeyeceğine iftira olayından dava aç okuldan dedikleri gibi. agresif oyna.

ben bu derece değil ama yine yaban ellerde "sen beni öldürürsen..." diye abuk subuk konuşan paranoyak ev arkadaşımdan arkama bakmadan kaçmıştım. allahtan depozitoyu falan alma şansım olmuştu ama o arada senelerce o evde oturacağım diye hesaplayıp da orda olmadığım halde 20 gün erken başlayan kontrata imza attığım için sadece 4 ay kalınca o 20 günün parası bir güzel içime kaçmıştı. aman paraları onların olsun. kurnazlık falan yapıyor olsa uğraş al tazminat derdim ama manyakla uğraşılmaz. boş ver.

Yahu tecavuz davasi, istisnai bir durum, kadinla yatmissindir sahit falan yoktur boyle bir sey iddia eder. Ama su an seni suclayabilecegi bir durum yok ki ortada, bir delil bir ispati mi var? Hayir. Okula attigi mail dahi senin lehine bir sey. Yersiz bir endise icindesin.

bir sürü örneği var. kadın kişinin gidip de filanca bana tecavüz etti demesi yeterli senin evinden aldırılman için. sonra mahkemeye çıkıp, delillerle veya kadının kişinin sunamadığı deliller üzerinden kendini aklamaya çalışıyorsun. daha yeni haberi vardı, elemanın birisi 4 yıl yatmış kendini aklayana kadar. kendini aklaması da şöyle olmuş, en sonunda suçlamayı yapan kişi itiraf etmiş elemanı normalde hiç tanımadığını.
ben 2 sene yargılandım, işlemediğim bir suç için. suçu işleyenler yakalandıklarında benim adımı vermişler beraber yapıyorduk diye. halbu ki beni tanıdıkları falan yok, nüfus cüzdanı fotokopimi bulmuşlar bi yerden dolayısıyla tek bildikleri adım soyadım tc kimlik numaram. ama bu bilgilerle beni suçlayıp 2 sene boyunca yargılanmama sebep oldular.

uğraşmak iste. uçuk iddiaları var. haksız çıkman epey zor.
şizofrense ilacını almalı. vasisi her kimse, ona teslim edilmeli. vs vs. hakkını al, bokunu çıkartma ve o da hak ettiği tıbbi yardımı almak zorunda kalsın.

bu arada, kendin uzak durup tanımadığın başka birini bu manyağın pençesine itelemeye niyet etmişsin, bu da büyük götlük ama neyse.

@namus ninjası, @darknum_: dava açmak $50 burada. bir de davayı açtıktan sonra davalının peşine düşmek zorundasın. yani dava açtığın zaman, mahkeme celbini falan bir şekilde ulaştırman gerekiyor, aksi taktirde dava düşüyor.
Şimdi ben bu alacağım miktar için dava açtım, iadeli taahhütlü posta ile de bilgileri gönderdim, çünkü davayı kazanırsam karşılığında yaptığım masraflar da dahil olmak üzere bir para alacağım. Ama itiraf suçundan dava açtığım zaman karşılığında ne alabileceğimi bilmiyorum; dolayısıyla hem masraf yapmak hem de bu manyağın başıma açacağı diğer dertlerden dolayı endişelerim var.

Avukata sordum "mahkemede başın belaya girsin istemiyorum" demek tehdit midir dedim. Bela kelimesini kullanmasan iyi olurmuş ama genel itibariyle ben ortada suç teşkil edecek birşey görmüyorum ama yine de hakimin karar vereceği bir konu dedi. Çok enteresan memleket.

ben anlamamışım yaban elleri es geçince.
siyasi atmosfere bağlı tabii ama şu ışid muhabbetinden, kadının varını yoğunu alıp okulu bırakıp amerikada hostel işletsene olm. gavur malı lan. nolcak. çök gitsin. wohohow.

@beetlejuice: Sözleşmeleri hep 2 şer nüsha şeklinde yaptırmıştım. Dolayısıyla onda olan her sözleşmenin aynısından bir tane de bende var.
@raavann: Otobüse binerken, yan koltuğundaki adamın kişiliğini bilebilme ihtimalin var mı? Ya da ev kiralarken ev sahibinden adli sicil kaydı istiyor musun? Bence bu iki soru seni tatmin edecek cevabı verebilmemi sağlıyor. Öteki yandan meraklıları için kayda değer sahte tecavüz davalarıyla ilgili bilgi için en.wikipedia.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bana çektirene ben de çektirirdim. Hele ki iftira atıp olayı dolanırıcılıktan daha da beter bir yere çektiyse. Açın gitsin davayı, kazanırsanız 2 ay fazla gezersiniz :)

Gayet kadinin gotunden kan alma sansin var. mesajlari, mailleri yedekle bir yere. bunlar elinde oldukca sirtin yere gelmez. okul da sana sahitlik yapar muhtemelen zaten, gerektiginde destek verir.

oluyor tabii ama ne yaparsın, hayat da böyle bi şey işte. alışkındır o zaten, diğerine sor gitsin.

Çekici olmayan kiza hissettirmeden yürü diğerine. Gostere gostere yürüme.

A Beautiful Mind'ın sonundaki arkadaş grubu örneğini baz alma.

Adam Smith olmak, serbest piyasa ekonomisinde özgür olmak daha hesapsız kitapsız duygularınla hareket etmek daha doğru. Başkası ne düşünür, yanlış anlaşılır gibi hesaplar ile gitmez bu işler.

işin çok zor, kadınlar arkadaş da olsa birbirini kıskanır. arkadaşıma geldi, bana gelmedi diye düşünüp üzülecek. o kızın yanında olmadığı bir zamanı kolla bence.

bu kadar düşünceli olduğunu bilse ikisi de sana yürürdü be.

@charles montgomery monty burns, valla ince düşünmüşsün :) bende katılıyorum sana

ve soruyu soran kardeş, bence fırsatını bulduğunda yani kızı tek yakaladığında konuş alttan alttan kaçırma bu fırsatı sonra başını vuracak taşlar ararsın..

bende seninle aynı şekilde düşünüyorum. aslında tam olarak utanma değil de diğerine ayıb olur, üzülür gibi. değişik bişey. yalnızken konuş bence.

çekici bulmadığınız size yürümüyorsa ayıp olmaz.
charles montgomery monty burns'e de katılıyorum.

onların fıtratında var bu asgdhjklş :D

o değilde işime taş koyan çirkin bir kıza denk gelmiştim. bu da böyle aklında bulunsun. o çirkin kız da hoşlanıyorsa senden işin zor.

ama yürü gitsin, bir şey olmaz.

çirkin kız geldi açılın. özellikle liseden sonraysa zaten çirkin kız alışmış oluyor. default olarak masada başka bir dişi varsa kendisiyle ilgilenilmeyeceğini, kimsenin onu diyeceklerini takmayacağını biliyor zaten. yaşı 20den yukarıysa aldırmaz o yüzden. rahat ol.

istediğin kişiye yürüyebilirsin. senin çirkin olduğunu düşündüğün kızın umurunda olduğunu düşünme. şöyle ki, insanlar bir yaştan sonra genelde güzellik, yakışıklılık olayını aşmış oluyorlar. sen endişelenme o çirkin dediğin kız için. hatta belki o seni reddedebilirdi.

bu arada bir mistreated'ın çok ama çok çekici bir irkek olduğu gerçeği vardı, öyle değil mi?

Aynı şey geliyor başıma arasıra :/ tam olarak anlayamamış olabilirim ama mesela çekici bir kız oluyor ve yeni tanışıyorsun bir ortamda. onun yanında bir de çekiçi olmayan (ya da böyle demeyelim de ilgilenmediğin diyelim) biri daha oluyor. o biraz dışlanmış oluyor. Eğer gece kulübü gibi bir ortamsa dürtüklüyor gidelim falan filan diye :D benim de biraz moralim bozuluyor ama ne yapalım :(

Bence de ayip oluyor.

Sana kin bilemesi muhtemel ama takmayacaksın.

Wadjda var.
www.imdb.com

Türk sinemasından da Aaahh Belinda var. Bizden örnek istememişsiniz ama ben o filmi çok severim, o yüzden yazmak istedim.

roozi ke zan shodam var iran sinemasından.

My Life Without Me (2003), Diary of a Mad Housewife (1970) bu ikisi olabilir bence

bavulu 35 kilo tek parça veremezsiniz zaten bölmeniz gerekecek. bir bavul 30-32 kilodan ağır olamıyor.

bu durumda spor çantası gibi kendi ağırlığı olmayan bir çanta alıp 12 kg doldururdum.
20 kiloluk bavulu 22-23'e kadar tolere ederler, 12 kg ekstra bagaj ödersiniz.
el bagajını tarttıklarını hiç görmedim, pegasus'ta nasıldır bilmiyorum, büyük ihtimal onu rahat geçirirsiniz. el bagajı + sırt çantası şeklinde iki parça kabine rahat girer. kadınsanız üstüne bir de el çantası almayın, sırt çantasını el çantası niyetine kullanın ki 2 parçayı geçmeyin.

bir de pegasus'un sitesine bakın, online bagaj hakkı almak havaalanında almaktan daha ucuz olabiliyor.

Geliyorsun demek sonunda :)

ekstra bavul hakkı alamıyor musunuz? bir tane daha bavul hakkı alsanız kilo başına ödeyeceğiniz paradan daha az ödersiniz.

ekstra bavul hakkı alamıyorum
ekstra kilo alabiliyorum o da 10 alabiliyorum internetten. 2 de orda ödesem.
Allah benim elamı versin
Astarı yüzünden pahalıya geldi. bi de bu stres.

el çantası büyükçe ona da bişiler koyayım demiştim ama sırt çantası mı satın alsam ki?

el çantasını tartıyorlar mı tecrübesi olan?
herşeyi üstüste mi giysem napsam?
en sevdiğim şeyleri getirmiştim bi de iş görüşmesi vs diye
oooof offffff

yanına alacağın çantana ağır şeyler koy onu tartmıyorlar. laptop falan varsa onun çantasına da koyabilirsin bi kaç sey. ben normal sırt çantasına doldurmuştum hep ağır şeyleri. yanımda da bi arkadaşım vardı onun bavulu hafifti dedim işte ikimizin ortak hakkı olarak kullanın mesela benim 42 kiloydu onun 18 falan 60 kilo etti geçirdiler (30 kilo hakkımız vardı)

kabin için 1 adet kabin bagajı + 1 adet al ya da sırt çantası alma hakkınız var. kiloda ağır gelenleri hep kabin bagajına ve de el/sırt çantanıza koyun. kabine sokulanlar tartılmıyor.

Kontuara erken gör birinden rica et

Arkadaslar inanamayacaksiniz!! , bavul tartisinin yanlis yerine bakiomusum!!! Poundmus baktigim,ic kisimda kilo yaziomus!!! Evet, gerizekalica bi hareketti, bu londra havasi beni bozdu. Hepinize minnettarim.resmen agliodum. İ <3 duyuru!!!

kitabi sevdim ben ama isimler sikintili gercekten, yapilan hareketlerden ismin kim oldugunu tahmin etmeye calisiyorsun ama cok garip aile ici iliskileri oldugu icin onda da zorlaniyorsun.

@sadakatsiz, ara vermeden okuduğum yerler genelde tek kişiden bahsettiği yerler ve fazla isim geçmeyen yerler oldu.
@nawres, aynen naptığından çıkarmaya çalışıyorum. ailenin soy ağacını neden kitabın başına döşediklerini de anlamış oldum.

3 sayfadan sonra okuyamadım. Sonra bir arkadaşım ödünç istedi verdim gidiş o gidiş gelmedi kitap ama sarmamış olmasının normal olduğunu söyleyebilirim belki. Bilemedim

valla ben kitabı okurken yanıma bir kağıt kağıt alıyodum isimleri not etmek için zaten kitabın başında soy ağacı var ordan takip edebilirsiniz.

bi gayret edip bitirince çok süper oluyo 2. kez okumayı düşünüyorum ben ama ödünç verdim birine geri vermedi ibne

o kitabın ilk yarısını bir ayda, ikinci yarısını bir günde okumuştum. o isimlere vs. alışana kadar akmıyor o kitap. büyülü gerçekçilik çok güzel bir şey ama. sebat edince kitap da çok güzel.

Yukarıdaki yorumlar doğru olabilir belki ama bir de şu var, herkes sevdi diye siz de sevecek değilsiniz. Bence bu gayet normal. Benzer durumu ben de 'körleşme' (elias canetti) isimli bir kitapta yaşamıştım. Herkes çok sevmiş, bir şey demem ama benim hayatımda okuduğum (neredeyse bitmek üzereydi, sebat sebat bir yere kadar) en sevmediğim kitap ünvanını aldı sağolsun.

uzun zaman önce eki bi roman geçmişti elime. ilkin biraz zorlandım okuken. biraz ara verdikten sonra daha fazla sarmıştı. bunda öyle olacağını sanmıyorum. belki yıllar yıllar sonra olabilir..

ben x diye bi film var ama
www.imdb.com

ekleme: kitaptan uyarlamaymış zaten

oyun online, oynayanlar da liseli değil ama jumanji olabilir mi?

benim aklıma ilk jumanji geldi.

not:
allahını seven benim kitabı da bulsun la!
www.eksiduyuru.com

sanki ender's game olabilir gibi. filmini izledim, kitabını okumadım.

maalesef bunlar değil :(

Erebos?

evet bu ne kadar rahatladım anlatamam :)

sait faik abasıyanık'tan semaver öyküsü ne güzel olurdu şahsen.
tabii hikayedeki o yoğun duygu verilebilir mi bilmiyorum.

static.idefix.com
www.tulumba.com
çocuk kitabıdır her ikiside biraz uzuncalar, ama isteğine göre pek uygun olmayabilirler .

ben kitaptaki öyküleri hatırlamıyorum ama bundan 10 sene falan önce makedonya 1900'ü okumuştum necati cumalının da ne güzel film olur bu öykülerden diye düşünmüştüm diye hatırlıyorum- diyecektim ki zaten fransızlar uyarlamışlar.

öykü değil, senin için çok uzun olacak biliyorum ama ayşe kulin'in nefes nefesesini çekmek isterdim. ayşe kulin dedim aklıma geldi. onun güneşe dön yüzünü diye bir öykü kitabı vardı. orda vitrindeki mankenlerin konuştuğu bir öykü vardı. güzeldi diye hatırlıyorum da senaryoya aktarılabilir mi bilmiyorum.

Anton cehov ya da sabahattin ali oykulerine bak.

Sogan ve biberle mantar sote yap gitsin. Guzel oluyor. Bi kismini da sonraya omlet icin ayirabilirsin.

mantarlı et sote yapabilirsin- soğan, biber, domates vs. ile.

makarnaya sos yapabilirsin. krema ve biraz kaşar katarak.

bir de direkt mantarları fırına verip tam pişmeye yakın üstlerine rendelenmiş kaşar dökebilirsin. kolay ve lezzetli oluyor.

bi de ben bunu dolabın dondurucu kısmına atsam son kullanma tarihinden sonra da tüketme şansım olur mu bozulur mu yoksa?

mantarın buzluğa atıldığını ne gördüm ne duydum. bence hepsini yap gitsin zaten o koca paket mantar pişince azıcık bir şey oluyor.

mantarlı ton balıklı yumurta. ben yaptım bi kere çok güzel oldu :)

aaa bi de mantarların saplarını çıkarıp tepe kısımlarının içine kaşar peynir koyun. üstüne de tereyağı koyun azıcık. verin fırına. çok leziz oluyor

birazıyla da kremalı mantarlı makarna sosu yapılır mmmm

en basitinden mantarlı yumurta :)
@lily briscoe kremalı mantar sosu sütle mi yapılıyor ?

mantar ve yumurta bana hiç yakışmayacak şeyler gibi geliyor, emin misiniz :)

mantarın en sevdiğim hali omlettir. pişman olmazsın. karabiber koy ama mantarlar pişerken.

çorba ya da sote yapsan yarısı biter zaten. kalanı da omlet. ama saplarını yemeğe şapkasını omlete koy.

şu güzelim yağmurlu kış aylarında bir mantar çorbası iyi gider, yapımı zor değil, malzeme çok kapsamlı değil www.portakalagaci.com

Tods'un istediginiz gibi modelleri var, az cok ayni durumdayim ve bunlari kullaniyorum.

Camper da dusunebilirsiniz.

benzer iklim şartlarında bir yerdeyim. erkek giyimine çok hakim değilim aslında ama kadın erkek çok fark etmez sanıyorum markalarda. geçen seneyi harley lerle çıkardım bir kez olsun kayıp düşmedim. takım elbisenin altında çok dikkat çekmeyecek modelleri de olabilir harley in bir bakabilirsiniz. columbia giyip çok memnun olan bir arkadaşım vardı ama çok çirkindi ayakkabıları.

Ecco'nun ici kurklu gibi olan guzel cizmeleri var. takimla da gayet guzel duruyorlar. neredesiniz bilemiyorum tabi ecco var midir yok mudur. yalniz uzunca suredir rusya'da yasayan biri olarak tavsiyem, palto, bot, cizme vb. kislik kiyafetlerinizi Turkiye'den degil, bulundugunuz soguk iklim ulkesinden almanizdir. Turkiye'de satilan urunler isinizi gormez. Anca kayak malzemesi vb. satan yerlerden aldiklariniz is gorur ama onlar da fosforlu sari filan olacagi icin pek hos olmayacaktir.

bir oneri daha, takim elbise de giyiyor olsaniz gorunusune aldirmadan ayaginizi usutmeyen botu-cizmeyi alin. o botu cizmeyi ancak disaridayken giyeceksiniz ve emin olun hava -30 `ken kimse kimsenin ayakkabisini inceleyecek durumda olmaz. ofisteyken zaten sizi terletecegi icin en iyisi ofise normal bir ayakkabi koyup ise geldiginizde degistirmektir. takim elbiseyle disarida bir yemege-toplantiya filan katilacaginiz zaman da ustte bahsettigim turden bir cizme isinizi gorur.

çifte vatandaşların kimliği var ki zaten. mavi kartı netcekler?

@gene mi gene askerlik yapmamak ya da üçüncü bir ülke vatandaşlığı kazanacaksa türk vatandaşlığından izinle çıkmak isteyebilir

çifte vatandaş isen istersen askerlik yapmıyosun erkek arkadaşımdan biliyorum

@mula Türkiye'de yaşıyorsan yapıyorsun, yurt dışında yaşıyorsan da her Türkiye girişin sıkıntı. kendimden biliyorum:)

askerlik yapılmadan vatandaşlıktan çıkılamaz.

ortalik cok karismis da, benim bildigim askerligin tecilli iken vatandasliktan cikabiliyosun. ama mavi kart alabilir misin bilmiyorum.
konsoloslugun sayfasinda detaylica yazili bu bilgiler.

@svealand kaynak var mı hocam, niye çıkılamasın?
@lamartin hangi konsolosluğun sayfasında yazıyor hocam bu bilgiler?

ben de bulgaristan göçmeniyim ve mavi kartlıyım. eğer çifte vatandaşsan istediğin zaman vatandaşlıktan çıkıp mavi kart alabiliyorsun. mavi kart aldıktan sonra oy kullanamıyorsun ve askerlikten muaf oluyorsun.

ben rotterdam baskonsoloslugu internet sitesi uzerinden ulastim ama anladigim kadariyla bi fark yok, sonunda ayni internet sayfasina ulasiyosun.
konsolosluk.gov.tr
konsolosluk.gov.tr

İyice araştırdım konuyu. Kanuna göre herhangi bir suç/askerlik hizmeti(yoklama kaçağı, bakaya, firar) nedeniyle arananlar çıkamıyor. Öyle bir sorun yoksa çıkılabilir.

Bunu kullanıp Almanya'da çifte vatandaşlık alanlar vardı askerlikten dolayı çıkamıyorum diye.

Sırf askerlikse mevzu, vatandaşlıktan çıkmanın gereksiz olduğu kanaatindeyim, hele ki Türkiye'de yaşıyorsanız.

bence çalışır vaziyetteyken iş arayın istediğiniz sektörde. yeni işi bulunca kendinize 15 gün süre verin. ooh mis gibi.

mutlu değilsen et istifa. mutlu olmayacaksa bi insan neden yaşar ki ? 3 ay uzun zaman hem kafanı dinlersin hem gezer tozarsın hem de son 1 ay iş ararsın.

bence paralelden iş ara.
işsizken iş bulmak zor olur. çalışırken işini bul. sonra istifanı ver.
yeni iş yerine de 2 3 hafta tatil yapıp başlayacağım de. hayırlı olsun. 5 yıldır aynı iştesin. bi kaç iş değiştirmen hem kişisel hem kariyer olarak sana birşeyler katacaktır.

yalnız çalışırken iş ararsan yeni başlayacağın yer tatil bahanesini kabul etmez bence. iş görüşmesine çağırıldı arkadaş tatildeyim haftaya gelsem dedi tamam biz sizi ararız dediler kapadılar yüzüne. bi başka arkadaş da daha iyi bi teklif bekliyodu 1 hafta sonra başlayabilir miyim dedi kabul edildiği işe. hayır dediler. bu ikisinin de sektör endüstri senin sektörü bilmiyorum kafanda kur diye örnek verdim.

Ben de once is bul derim ama yok ben zaten burada calisiyorken kafam rahat da degil is falan bulamam once cikmam lazim dersen, 1 aydan fazla bos durma derim. 1 ay kafa dinlemen yeterli olur aslinda.

gerçekten neyi istiyorsan onu yap.

bence istifa etmeden is aramaya basla. bu isler hic belli olmuyor.

kafan atar istifa edersin, 6 ay is bulamazsin, biraz da kismet bu isler.

et. hayat mutsuz olmak için çok kısa. her şey illa ki yoluna girer.

bence bu kadar mutsuzsan istifa et, ama istifa etmeden iş bakmaya başla. en azından şu anki sektörün dışında nasıl iş ilanları var, ne derece sana uyuyor bir bakabilirsin. olmadı sektörünle ilgili de bakarsın. kafanda bişiler oluşur.

isyerinden ayrilmadan is aramaya basla ama yeni baslayacak is yerinde baslama tarihi hemen olmayacaktir zaten, bir de diger isten hemen ayrilamazsin, belli bir sure once haber vermen lazim, malum giderken ciktigimiz kapiyi carpmadan kapama olayi, yani o insanlar sana referans olsun.

hata: cv ni sürekli acık tutup, bu sürece girecegini yani adamlarla papaz olmaya basladıgın an iş aramalıydın. cazip bir anda kayardın böyle de bir sorun yaşamazdın.

şimdi: iş ara, şimdi sıkıl. işsizken hazır yeme. iş bul öyle istifa et.

@prhn

teşekkürler.
2 ay beklemem gerekmeyecek şekilde ayarladım durumumu. iki hafta sonra çıkabilirim istersem.

kesinlikle çalışırken iş ara öyle çık. iş bulma sürecin uzayabilir, hiç belli olmuyor.
yeniiş bulunca ama işe başlamadan önce süre iste. yani eski işinden hemen çıkamadığını söyle, arada 15 gün tatile gidersin yeter.

kendine güveniosan istifa et hocam.

sorumlulukların olmasa direkt istifa et derdim.

mutluluğundan önemli olan tek şey ailen bence.

ama rahatım 3 ay dediğiniçin kendşne güveniosan ki bir ay uzun bi' süre o süre zarfında umarım iş bulursun.

Çalıştığın şirket büyük bir şirketse üstünün üstüne gidip durumu anlat. Aynı şirket içinde başka bir bölümde çalışma imkanın olabilir, belki başka bir görevde. Şirket 5 senesini kendine vermiş bir elemanını da kolay kolay kaybetmek istemez herhalde.

Ha şöyle de bir durum var, hali hazırda sana mobbing uygulanıyor da olabilir. Benzer durumu yaşadığımda benim şansıma daha iyi bir iş fırsatı çıkmıştı ve direkt kaçmıştım. Şartlara göre alınacak aksiyon değişir.

hocam ne istifası.. sıkılmış olabilirsiniz ama işyerinde bir kişiye bağlı olarak bu kararı veriyorsanız, yapmayın etmeyin. insan faktörü her işyerinde insanın karsılasacağı en buyuk risk bence. iş bulmak o kadar kolay olsaydı etraf işsizim diye ağlayanlarla dolu olmazdı. kendiniz de demişsiniz 3 ay iade ederim diye, 3 ay gecip iş bulamazsanız istediğiniz gibi, hem kendi yaşamınız hem ailenize yaptıgınız yardım, herşey sekteye ugrayacak. ustlık bu defa sırf bu yuzden belki çok bayılmayacagınız ama para kazanmam lazım dıyerek gireceğiniz bir iş olacak ve gene mutsuz olacaksınız...
hepımız işyerinde sevmediğimiz kişilerle çalışıyoruz, kafamızı çevirip işimize konsantre oluyoruz. bulun başka iş, gerçekten ayrılma gerekçelerinizden %100 eminseniz, öyle istifa edin...
hayırlısı olsun hakkınızda her turlu...

Olm manyak misin ne istifa ediyosun..

Yat hoc bi bok yapma oblar gondersin 5 yillik tazminat + 9 ay issizlik maasi alirsin..

Az para mi aq ? Bu parayla da 6 ay istedigin gibi git dolas dunyayi gez..

Istifa edip napacan..

3 ay kısa hocam. istifa edersen zaten tazminatta alamayacaksın.
bence bi yandan iş ara, bulursan diğer tarafa işe başlama tarihini 2 ay sonra dersin, arada kafa dinlersin.

belli ki yorulmuş ve yıpranmışsın.

ilk tavsiyem çalışırken iş araman doğrultusunda olurdu ama bulduğun iş'te hemen gel başla diyecek.

istifa et, 3 ay dinlen ama 3 aylık sürede çok sıkı iş ara. çünkü dinlenmek için planladığın 3 ay 6-9 aya çıkabilir.

buradan söylemesi kolay ama mevcut işyerindeki problemlerini çözmeye çalış. iş arkadaşlarınla duygularını paylaş hatta üstüm dediğin kişiyle de iletişime geç belki bir yanlış anlama olmuştur veya sen onun penceresinden bakar ona hak verirsin veya o senin pencerenden bakar sana hak verir. detaylı bilmediğim için böyle ilkokul rehber danışmanı tavsiyesi oldu :)

aylık izin kullan veya. 15-20 gün dinlenirsen belki işler yoluna girebilir.

Hocam bu biraz mesleğinle de ilgili. Ne bileyim mesela bir hemşireysen hemen istifa et, istediğin zaman iş bulursun. Yok eğer ben bilmem kaç milyon iktisat işletmeciden biriyim diyorsan istifa etmemelisin. 3 ay çok kısa bir süre, 3 kış ayı daha kısa bir süre.(Maddi anlamda :) Çalıştıgın yer çok kurumsal büyük bir şirket değilse bence tazminatlı çıkmaya bak, ve çıkmadan önce mutlaka iş ara. yeni başlayacağın yerle konuşursun ne zaman başlayacağını...

Bayan olduğun fikrine kapıldım buna istinaden yazıyorum; Bekarsan evlen yada çakma evlilik yap 5 yıllık kıdem tazminatını al öyle çık bırakılır mı o kadar para.

durduğun her saniye sana, psikolojine, ailene, şirketine zarar. Hayat bu, senden kıymetli hiç bir şey yok. Kimse sana senden daha iyi akıl veremez. Ne istediğini bul, mutlu değilsen bas git.

Şahane olan sensin. Bırak diğerleri düşünsün.

o adamlarınki muhtemelen sallama da benim çamaşır suyunun bakterileri nasıl öldürdüğünü araştıran amerikalı bir arkadaşım bir firmayla anlaşmıştı da "süper çamaşır suyu" yapmaya çalışıyorlardı en son. yani çamaşır suyundan daha güçlü dezenfektan yaratılabilir. ya da daha güçlü çamaşır suyu diyelim. ama sırf temizlik için falan soruyorsan bir mikrobiyolog olarak çamaşır suyu yeterlidir diyorum ben.

bu arada linke baktım "hocl" çamaşır suyunda mevcut zaten. bunlar super oxidizied water diye bildiğin çamaşır suyunu satıp para kazanma peşinde.

niye super dezenfektan istiyon? ameliyat falan mi yapcan evde?

saka saka. Bence camasir suyu hijyen icin yeterli. oluyor zaten zavalli baktericikler

Formaldehit kullan

Dışına fosforlu renkte bant/yapışkan folyo yapıştır bence.

ben kırmızı kurdele bağlıyorum. en azından karışmasını önlüyor.

Gittigidiyor'da var etiketler: www.gittigidiyor.com

yavru ağzımıdır, somon rengi midir ne oyle renkte bir valiz ile boyle bir sıkıntı olmuyor. zaten fark etmezsem yuh!
yok ama siyah bir bavullaysam da ekstra bir şeye gerek kalmadan tahmin edebiliyorum şeklinden şemalinden bavulum hangisi.

ama kaybolma durumunda benim olduğunu ispatlayabilmek için taktığım bir zımbırtı var kulpuna ama uzaktan direk ayırt edici bir şey değil. name taglerden alıp isim adres vs bilgilerini yazmak istemiyorum, ama bu bavul senin mi nerden bileceğiz diye sorduklarında çat diye cevabım olmuş oluyor.

yapışkanlara pek güvenme bence 1-2 yolculuk sonrasında cizilip yırtılabilir kolayca. eğer sert kapak ise sprey boya ile stencil yap. eğlenceli de olur.

Lastik sac tokasini kesip bağlamisligim var her sapina.

Bavul satan mağazalarda oluyor bu isimliklerden. Hatta kimi mağazalarda bavullarınız için alttan çıtçıtlı bodyler oluyor hem tip olarak diğer bavullardan ayırt etmenizi sağlıyor, hem de bavulunuzu koruyor kirden, çizikten vs..

Normal bir sticker yapıştır bi kaç yerine. Her kırtasiyede vardır. Kasma fazla. Bavul gelince stickerlı olan seninki işte :D

biz eşşek kadar A ve E harfi yapıştırdık koli bandıyla. sonra ne olur ne olmaz diye bavulların üzerine asetat kalemiyle isim soy isim adres yazdık. sonra bu hayvan gibi A ve E harfleri çıkarsa diye bir de kulp kısımlarını bantladık. tuttuğun yerde 5-6 tur sardık parlak koli bandıyla.

kız kardeşim de tutacak kısmına kırmızı eşarp gibi bir şey bağlıyor mesela o da ayırt edici oluyor.

nezih kitabevinde mi, d&r da mı ne ne fosforlu bagaj etiketleri vardı.

kapalı alanlarda sigara içme yasağı puroyu kapsamıyor mu?

Kapalı mekanlarda tütün ve türevleri yasak.Çok büyük oradan açık alan olması gerekli ama Ankara'daki soğuk havada bir çözüm bulmalısın.

bence tutmaz. bahçeliye açılan çin lokantası bile dürüm dönerci oldu. marjinalliği pek sevmiyor ankaralılar :)

puro kolay bitmiyor. adam gelir 1 puro 1 çay alır 2 saat oturur.

ankara'da olsam müşterin olurdum:)
yasal sorunlar olabilir denildiği gibi.
cigarilloları da unutma derdim, çünkü muhtemelen cigarillo içerdim ben.
bir de tabi müşterileri bilgilendirmek için hem servis görevlileri bilgili olmalı, hem de kolay anlaşılır menü benzeri broşürler hazırlatmalısın.
kahve iyi fikir, ama yine yasal sorunlar olmasa, puronun yanında iyi gidecek sağlam içki seçenekleri de bulundurulabilirdi. bira falan değil tabi:)

söylemeyi unutmuşum güçlü ısıtıcılar yapan arkadaşım var insanları rahatız etmeden güzelce ısıtabiliriz ve bahçeli bir yer bakıyorum.

ben ve benim ailemden bir kişi duracak başında bir veya iki öğrenci çalıştırsak herkese yetişebilir gibi geliyor.

Sigara yasagi ne alaka abi adam elbet dusunmustur bahceli bir yer.

hos bi fikir ama boyle yerler tehlikeli.
Sen nezih bir yer olsun istersin bi bakarsin kizilay aci dersanesine donmussun.

Gelirim ben. Çalışırım da. Puroyla ilgili workshoplar yapabilirsin.

Güzel fikir.Ankara da böyle alternatif mekanlara ihtiyaç var.
Workshop olayına +1.

Bu konuda öğrenciye biraz yatırım yapmak adına toplu ulaşıma yakın bir yere kurulması daha iyi olur diye düşünüyorum. Sigara-puro türevlerini kullanmıyorum ancak bunları alan kişinin yanında neler alabileceğini tespit edip, onları teşvik etmek yerinde olacaktır bence. Mekan sadece puro içilebilecek bir yer olmamalı, aynı zamanda en güzel self-servis sandviçi veya en taze kahveyi sunabilen bir yer de olmalı mesela.

Tütün ürünleri içmediğim için sadece buna odaklı olursa gelmem elbette. Ama uygun fiyatlı, menüsü zengin, muhabbet edilebilecek bir yer olursa hem kendim giderim hem de arkadaşlarımı teşvik ederim. Unutmadan, haftada bir gün de çalışabilirim okul zamanlarında :)

Edit: Mekanın sigara içmeyenlerin de tercihi olması için çok sağlam bir havalandırma ve tahliye sistemi şart.

Puro cafe nin yurtdışı muadillerini incelemenin büyük artısı olur diye düşünüyorum. Hatta mümkünse ziyaret edilmeli.

Ayrıca projenin belirli bir hedefi olması açısından; mekanın bir süre sonra kodaman/kalburüstü abilere hitap edeceğini düşünerek ürün, fiyat ve kalite politikası bu fikirle ilerletmeli diye düşünüyorum zira hobiyi profesyonel davranışa çevirdiğinde mecburiyetlerden dolayı bayma durumu yaşayabilirsin. ya da hoşuna gidecek başka bir hedef bul benim aklıma gelen gösterişli bir ortamdı; bütçeyi zorlamayacak ürünlerle dolu bir envanterle herkese hitap edecek bir mekan yapabilirsin (hatta bak iş tutarsa ikisini de açabilirsin, biri pahalı diğeri ucuz birbirine rakip olan iki mekan).

dumanlı hava sahası olacağından dolayı yüksek tavan ve iyi havalandırma şart.

mekan bistro tarzında olabilir fakat göt ağrımasına müsaade etmeyecek sandalyeler olmalı çünkü en az 1 saat oturulacak. gönlümde ise şu tarz var :) modernmagazin.com

alkol ruhsatı alınmalı, mekana geldiğimde single malt viski ararım.

bol şans.

Harika fikirler verildi herkese teşekkürler.

Eğer istediğim yeri bulabilirsem ilk olarak burada yazan arkadaşları davet edeceğim.

1) don't know
2) kapidaki gorevli 7.30 randevulariiiii diye bagiriyor. o saatte randevusu olanlar iceriye aliniyor. sadece bir kisiye degil 10-1 kisiye ayni saat icin randevu veriliyor.
3)evraklariniza ve tipinize bakiyorlar vize vermek icin. elinizde cicek ve cikolata ile gidip, cuma gecesi icin yeni gosterime giren bir filme cift kisilik free ticket verseniz bile kararlarini degistirmezler.

first in first out. en erken randevuyu al, 9 gibi çıkmış olursun. Kalabalığa kalma.

1- vize türlerine göre saat aralıkları olduğunu sanmıyorum. ben f1 için gitmişken benimle beraber gelenlerden gezmeye, kızını ziyarete, spor müsabakasına katılmaya kadar çeşitli sebeplerle gelenler vardı. hiçbirinin f1 vizesi talep ettiğini zannetmiyorum.
2- grup grup alıyorlar. istanbuldaysanız konsolosluğu tam karşığında bir çaycı var orada bekleyebiliyorsunuz sizi çağırıncaya kadar. çağırdıklarını duyarsınız zaten. içeri cep telefonu vs. almıyorlar. bunları çaycıda emanete bırakabilirsiniz. geçen sene 5 tlydi.
3. bu konuda bir fikrim yok ama bence siz gitmeden önce belli zaten vizeyi alıp almayacağınız. o yüzden etkisi olacağını sanmam.

en guzeli tek cikmak, zaten kizlarla cikicagin ev icine sinmemis ki 350lik evi dusunmeye baslamissin, nerde rahat ediceksen oraya cik bence.

Maddi durumun elveriyorsa ikinci seçenek daha mantıklı.

bu evler nerede ?? bence de tek cıkmalısın sartlar el verıyorsa..

çanakkale. bu arada kedim var, kızların birinin de hamsterı var.....

ahah harbi napıyom lan ben.

350tlye ev mis gibi, durumun elveriyorsa tabi ki tek çık

maddi açıdan çok büyük zorluk olmayacaksa tek başına. tanımadığım insanla eve çıktım. 4 ay dayanabildik birbirimize. 7 aydır yalnız yaşıyorum ve bir daha tanıdığım insanla bile eve çıkmam çok mecbur kalmadığım müddetçe.

aradaki 150tl sorun yaratmiyorsa mali olarak tek cik

kesinlikle tek başına eve çıkmak diyorum.

uzun süredir çoklu ev ark. olayıyla yaşadım lakin şu sıralar tek başına yaşıyorum ve bambaşka bi şey. ayrıca faturalar fln da öyle korkutucu fln gelmiyor. En güzel tarafları; kendi kirlettiğini kendin temizliyorsun, alış-verişi kim ne kadar yapmış gibi dertler de yok...sigara kullanmıyorsan ve diğerleri kullanıyorsa her eve gelişinde sinmiş pis koku da yok. bence kira olarak da o +150tl'ye fazlasıyla değer.

insan tandığı kişilerle bile aynı evde kalırken zorluk yaşıyorken tanımadığın insanlarla ne işin var. kesinlikle ikinci seçenek bence de, eşyayla filan da uğraşmayacaksın hem de.

www.mevzuat.gov.tr

ben de merak ettim baktım, şöyle bir şey var. ancak cezai işlemin ne olduğu hakkında bir bilgi bulamadım.

diğer ülke pasaportuyla giriş yaparken türk kimliğini gösterince vize istenmiyor benim bildiğim. ben birkaç sefer diğer ülke pasaportuyla birlikte türk kimliğimi göstererek girdim.kimse de nerde senin türk pasaportun demedi. cezai işlem neyin de diyen olmadı.

merak edenler icin cevabi vereyim.

denedim %100 calisiyor.

kimlik ile ulkeye giris yapilabiliyor, cikis yapilan yabanci pasaporta da bakiyorlar fakat damga vurulup vurulmamasi istege bagli. herhangi bir cezasi da yok.

tulumba.com var donmuş mantı satıyor olmaları lazım.

yatay geçiş yaparım diye düşünüp tercih yapmayın. yatay geçiş yapmak için kazandığınız bölümde çok yüksek bir ortalama tutturmanız gerekecek. sevmediğiniz bir bölümde bu iyice zor olacak. yatay geçiş yapmaktansa össye 1 sene daha hazırlanmak çok daha kolay.

yatay geçiş düşünüyorsan, yazacağın bölümün yatay geçişe izin verip vermediğini ve hangi bölümlere izin verdiğine de bakman gerek. ki bu bilgilere bazen o bölümde okuyan insanlar bile erişemez, çok saçma sapan işler filan. gidip direkt bölümlerle konuşmalısın ya da mail filan.

ve çok yüksek bir ortalama tutturman lazım ki yapabilesin. senin gibi düşünüp senden daha iyi ortalamaya sahip insanlar da olabilir, bu yüzden en iyi olmak zorundasın.

gene mi gene +1

sanki 4 sene okuyacakmışsın gibi düşün taşın, geçebiirsen sevin. öbür türlü 4 sene zehir olacaksa bir sene kaybetmek her türlü daha iyidir

Civil Engineer (M.Sc.) yazıyorlar genelde. Bir de M.Sc ile M.Eng arasındaki ince çizgiye dikkat edin.

adın önüne değil sonuna yazılır M.Eng. unvanı.

Sincerely
Ari Avigdor Gemel, M.Eng.
Bla Bla Company .... gibi

M.Sc ile M.Eng in kullanım alanı ile ilgili daha fazla bilgi verebilir misiniz ? Nedir o ince çizgi ?

kullanım alanı değil M.Sc ile M.Eng farklı alanlardır. Birbirinin yerine geçmezler. İkisi birbirinden farklı ünvanlar.

Örnek ingilterede 3 yıllık mühendislik eğitimini bitirene temel mühendislik eğitimini aldığını belirtmek için M.Eng ünvanı verilir. Dolayısıyla bu yüksek lisans derecesi değil. Fransa'da 5 yıllık eğitim sonrası M.Eng ünvanı alınır.

Amerika'da M.Eng diye akademik bir derece yoktur. M.Sc ise akademik bir derecedir. Amerika'da M.Eng uygulamalı bir eğitim sonucu alınır.

Master of Science yani M.Sc ise 4 yıllık (ya da avrupada bazı ülkelerde 3 yıllık) lisans mühendislik eğitiminden sonra tezli bir bölümde yüksek lisans yaptığınızı gösterir.

onun günleri var ya. türkiyedeki seçimlerle aynı gün değil. bizim konsoloslukta mesela (chicago) 3 ağustos son günmüş. tam hangi günler gidebileceğini bilmiyorum. bu 3 ağustos olayı da kulaktan dolma bilgi zaten. internette bir tane düzgün duyuru falan yok ki.

lyon.bk.mfa.gov.tr

şurda da 31 temmuz-1 ağustos demiş mesela. konsolosluğu aramak çözüm olabiir bu durumda.

isvicre icin de 31 temmuz - 3 agustos arasi. eger adresin yurtdisindaki konsoloslukta kayitliysa netten randevu almak gerekiyor hangi gün oy kullanmak istiyorsan.

bu arada secme islemi konsoloslukta olacak diye bi kural yok, benim bölgemde disaridan oy kullaniliyor misal.

eger gün secmezsen rastgele bi gün veriyorlar sana.

birkac gün önce konsolosluktaydim, oradan verdikleri kagitta bunlar yaziyor.

Onu bilmiyorum da tripadvisor'ın seat guru uygulaması var bu özelliklere de sahip, aklınızda bulunsun bulamazsanız.

Cevabı bilmiyorum ama şöyle bir duyuru vardı epey eğlenmiştik. Belki de 10F'yi seçmelisin :)
www.eksiduyuru.com

seatguru

gidip orada biraz kalacaksın, iş arayacaksın, iş bulursan her şeyi bırakıp gideceksin.

deli misin ortada bir şey yokken her şeyi bırakıyorsun.

sen şimdi avantajlısın. vize derdin yok.

Baya ucu açık bir soru olmuş.
Öncelikle ne iş yapmayı düşünüyorsunuz? Mesleğinizle ilgili çalışma koşulları, maaş durumunu araştırdınız mı? Görüştüğünüz herhangi bir şirket vs var mı? Hangi eyalet?

ben olsam giderim.

şu an amerika'dayım. vize ile geldim. toplamda 3 aydır buradayım. kalma imkanım olsa düşünmem kalırım.

kansas city'deyim bir de. chicago, new york, la falan olsa 1 saniye düşünmem.

Merhaba anladığım kadarıyla, otur yerinde ne halt edeceksin diyen birini istiyorsun.

git abi sonra benide aldır buradan.

Bi denemekte fayda var bence. Bu amk ülkesinde yaşamak çok boktan gelmiyor mu size?

is basvurulari yap. kabul alirsan gidersin. is bulmadan valizi toplayip gitme. is basvurularinda greencard'inin oldugunu belirtirsen surec baya bir kolaylasir. senin icin ekstra calisma izni vs almayacaklari icin, normal bir amerikan vatandasinin gectigi sureclerden gecersin

ben olsam gitmem...
4-5 bin tl maaş türkiye için güzel bir rakam...

tek cocuk musunuz? annenizin babanizin saglik durumu nasil? bunlara guzel cevaplar veriyor, insanlarin sizi sevgiyle ozlemesi disinda akut bir ihtiyacin onumuzdeki bes sene icerisinde olmayacagina inaniyorsaniz bence deneyin, fakat akillica deneyin, borcla degil birikmis parayla hareket edin. b ve c planlariniz olsun bir ihtimal aniden geri donmeniz gerekirse diye. zaten demisler onceden is ev ayarlanacak vs vs, onlari zaten akil edersiniz diye hic girmiyorum. asil mesele olarak gitmeli mi kalmali mi derseniz;
evinizi arabanizi sattiniz, esyanizi bir depoya koydunuz, yeni isinize baslamak icin yeni sehrinize tasindiniz, yeni hayatinizda ilk geceniz, bunu hayal ettiginiz zaman hafif korkuyla karisik aska benzer bir heyecan duyuyorsaniz dogru yoldasinizdir. stres sizin icin henuz kazanilmamis zafer demek ise, calismaktan, basarili olmaktan, inisiyatif almaktan korkmuyorsaniz dogru yoldasiniz.
ayni sekilde eger amerika'da kucuk turkiyesini yaratmaya calisanlardan olursaniz uzun vadede mutsuz olursunuz. sarkin cesitli kuralsizliklarini, dikkatsizliklerini gizliden gizliye seviyorsaniz mutsuz olursunuz.
ozet olarak ailenize sorumluluklariniz yoksa, gideceginiz topluma uyum saglayacaksiniz, hic durmayin.

evet eğer yerleşmeyeceksen green card'ın bi süre sonra iptal olacak zaten. re-entry permit olayları falan var ama onları bi araştırman lazım. dilden bahsetmemişsin. eğer ingilizcen iyiyse bi an önce iş araştır ve düzgün bi yer bulursan git derim. yok ingilizcen falan sıkıntılı ise ve beklediğin gibi iş bulamayacaksan da gitme.

29 genç bir yaş. Gidip orada da mesleğini veya canının istediği herhangi bir işi yapabileceğini tahmin ediyorum. Olmazsa yarın öbürgün dönersin, "ABD'de şu kadar yıl kaldım, tecrübe oldu" diyip, yine aynı ayarda bir işte devam edebileceğinden eminim.

Bunları 35 yaşında, doktoralı mühendis, 3 kez kariyer (yalnızca işyeri değil) değiştirmiş biri olarak söylüyorum.

Türkiye'de olmak benim için ÇOK önemli demiyorsan denemekte yarar var.

Gidip, güzel bir şehirde olup da dönmek için yanıp tutuşan tanıdığım olmadı.

doktora için amerika'dayım ve post-doc vs. dahil edersek 10 sene kadar burada kalmayı planlıyorum. buradaki hayatımı çok seviyorum aslında ama türkiye'ye döneceğim günü de iple çekiyorum. ailemden birine bir şey olacak diye ödüm kopuyor. annemle babam yaşlanıyorlar. yeğenlerin büyümelerini kaçırıyorum. en sevdiğim kuzenimin nişanını da düğününü de kaçırdım. burda sosyal hayat çok güzel ama tek başına eve dönünce insanın üstüne üstüne geliyor o dışarıdan pek güzel gözüken amerikan evleri. insanlar çok saygılı ama ilişkiler çok yüzeysel. esprileriniz türk kültürüyle alakalı olduklarında içinizde patlıyor her defasında. ama beni fişlerler mi diye korkmadan her konuda aklınıza esen her şeyi söyleyebiliyorsunuz. devlete güvenebiliyorsunuz. hakkınızı arayabiliyorsunuz her konuda. kimse ateist ya da homoseksüel olmanızla ilgilenmiyor. kadınsanız sokakta tacize uğrama ihtimaliniz çok düşük oluyor mesela. evliyseniz, çocuk yapmayı düşünüyorsanız, çocuğu bütün o ortadoğu travmalarından uzak yetiştirme ihtimaliniz olacak mesela.

bence bu riski alıp almama kararı tamamen size bağlı. gelirseniz muhtemeldir ki güzel bir hayatınız olacak. ama sanırım zaten güzel bir hayatınız var.

ankarada 4-5 bin civarı maaşım olsa, ailem de orda olsa, 29 yaşında olsam, hele bir de elinden tutup götrüebileceğim bir sevdiceğim yoksa, ben kesinlikle "yerleşmek üzere" gitmezdim amerika'ya. ama bunu tabii bir süre burada yaşadıktan sonra söylüyorum. geçen sene tabii giderim derdim muhtemelen. bence siz de deneyip görün. muhtemelen amerikada 1-2 senelik bir macera bile yaşasanız döndüğünüzde türkiye'de şu anki maaşınıza benzer maaşlı bir iş bulabilirsiniz.

prestij ayrı şey, bilim üretme (araştırma, makale, tez vs vs) ayrı şey. odtü bilimsel olarak boğaziçini döver bence, oraya giremeyenlerin odtüye girdiğini de hiç duymadım.

öncelikle disclaimer: boğaziçinin de odtü kadar iyi bir okul olduğunu düşünen odtülüyüm.

bir okulun össdeki taban puanı o okulun kalitesini doğrudan göstermez. boğaziçinin istanbulda olması bir kere taban puanlarını fena halde etkileyen bir unsur.ayrıca özellikle mühendisliklerde boğaziçinin kontenjanları odtüye göre daha az. bir de tabii boğaziçi sosyal bilimlerde odtüden daha iyi ama teknik bölümlerde odtüde çok daha geniş bir alanda çalışmalar yürütülüyor.

odtü de boğaziçi de çok iyi okullar. odtü demek ki o listelerin kriterlerinde daha iyi ki daha yukarıda. ayrıca onca sene okudum bir kişinin olsun boğaziçine giremediğimden odtüye geldim dediğini duymadım. (bizim bölümün puanı zaten boğaziçininkinden yüksekti).

Bir universite giren ogrencilerin puanlariyla olculmez. En basitinden odtu muhendislik alaninda en iyi uni diyebiliyoruz. Ancak ne sosyal bilimlerde ne muhendislik alanininda bogazicinin adi yok. Muhtemelen cikan nitelikli makale sayisindan da anlasilir

bilkentli geldi
bizim algımıza göre boğaziçi piyasaya adam yetiştirir
ben genetik mezunuyum bizde senelerce bir kişi bile ürün müdürü filan olmadı herkes doktora makale peşindeydi.
boğaziçinde ise bi dünya ürün müdürlüğü yapan ordan bölge müdürlüğüne filan gelen arkadaş oldu h.sonu kartepeye gittiler...biz y.dışına doktoraya. orda bizim bölümü boğaziçinde bilmezler ama bilkenti biliyorlar, ODTÜyü de çoğu yerde biliyorlar.
hadi bizim bölüm istisna; ancak genelde de b.içinin aman aman bi eğitim verdiğini düşünmüyorum (vurmayın öldüm) fakat misler gibi prestiji var, avantajı istanbulda olması ve piyasaya adam yetiştirmesi
bilimde, mühendislik eğitiminde ODTÜ, b.içini havada karada yer.
evet hiçbirinde tıp yok...

Prestij dediğin büyük ölçüde öznel, kişiden kişiye değişebilir. Bana göre de Türkiye'deki en prestijli üniversite Bilkent, bazı alanlarda da Koç. (İki üniversite ile de ilgim bulunmamakta)

Hele ki üniversitelerin araştırma kapasiteleriyle (ki sıralamalardaki en önemli kriter budur), Türkiye'deki üniversitelerin taban puanları ve halk arasında yarattıkları algılar arasında hemen hiç alaka olmayabilir.

Üniversite sıralamaları tek bir şekilde yapılmaz, birçok kriterin belli oranlarda hesaba katılmasıyla oluşan puanlamalarla bulunur. Bazı sıralamalarda kullanılan kriterler, diğer bir çeşit sıralamada olmayabilir veya ağırlığı farklı olabilir, bu da sıralamaları ciddi anlamda değiştirebilir. Dolayısıyla şu sıralama yalan, bu doğru demek yanlış. Ben de inceliyorum; bazı sıralamalarda ODTÜ, bazılarında Bilkent, bazılarında da Boğaziçi çıkabiliyor ve seneden seneye de değişiyor bu durum.

Kısacası çok da ilginç bir durum yok. ABD için bu sene Times Higher Education sıralamasında Caltech 1. görünüyor, 2010 senesinde Harvard 1. imiş. Seneye bu sıralama tipinde belki de MIT en önde gelecek, gayet normal..

eskiden odtü tanınıyordu sadece yurt dışında, öyle kalmış işte, adamlar pek sallamadığı için bugünkü durumu merak etmemişler, güncellememişler.
:(

bildiğim kadarıyla artışlar 1 puanlık yani kalkıp 162.5 alamıyorsunuz ama her sorunun değeri 1 puan değil. puanınızın hesaplanması için ilk gelen birkaç sorudaki performansınız çok önemli. size o ilk sorulardaki performansınıza göre bir puan aralığı belirliyor sistem. iyi yaparsanız sonraki sorular zor geliyor ama yüksek bir puan almayı garantiliyorsunuz. kötü yaparsanız sonraki sorular daha kolay oluyor ama alabileceğiniz maksimum puan düşüyor.

ben bu 170li sisteme yeni geçildiğinde, 2012 de girmiştim greye. o yüzden vereceğim bilgiler değişmiş olabilir. bunu da disclaimer olarak ekleyeyim.

giriş aralığı hakkında bir bilgim yok maalesef.

gene mi genenin yazdiklari dogru degil. sinav artik sorular arasında adaptif degil, section'lar arasinda adaptif. yani bir sonra gelecek sorunun zorluğu çözdüğünüz soruya göre belirlenmiyor. sectiondaki sorularin hepsini görebiliyorsun, istersen soruyu boş bırakıp sonra aynı soruya tekrar geri gönebilirsin. sinav artik sectionlar arasinda adaptif yani çözdüğün test setindeki başarın bir sonra gelecek test setinin zorluğunu belirliyor.

verbal'dan ve quant'tan ikişer tane set var(experimental olan set hariç). ilk sette iyi yaparsan ikinci set daha sıkı, zor olacaktır. tersi de dogrudur, sınav kolay gidiyorsa işler çok da iyi gitmiyor demektir anlayacagin ;)

- yanlışlar doğruyu götürmez, boş soru bırakmamalısın.

- bir sonraki sınav için 21 gün beklemen gerekiyor.

- her sorunun degeri bir puan degil. test setlerinin kendine has zorlukları var, bu zorluk test seti experimental iken belirleniyor. zor olan setlerde az dogru yaparak yüksek puan alabilirsin ya da terside dogrudur. skor hesaplanıren önce raw puanın hesaplanıyor. bu puan 40 soru üzerinden kaç doğru yaptıysan o kadar. daha sonra raw puan, 170 puan üzerine scale ediliyor. scale edilirken ise testin zorluğu hesaba katılıyor.

Tunalı D&R'ın bir üst katına bakın derim.

odtü kütüphanesinin reserve bölümünde olması lazım gre biochem hazırlık kitabı. nerden satın alınabilir onu bilemiyorum.

bu arada bence o kitap çok yüzeysel. benim tavsiyem etsnin websitesindeki testleri çözüp soru tiplerini görmeniz daha sonra da gayet okulda okutulan kitaplardan çalışmanız. biyokimya için voet voet ya da lehninger, cell için lodish, moleküler biyoloji için de lewin ya da karp iyi tercihler olur bence.

en.bookfi.org

burada online var

cekirgenin ic organlari cikiyor :) belki tesadufen yardimim dokunur.

öncelikle şuradaki uzun cevabımı okumanı isterim; eksiduyu.ru

sonra da cevaplara geçiyorum; gerekli değil yani şart değil ama son versen iyi olabilir.
hoca değiştirince bi b.k değişmiyor.
başarılar dilerim.

senin yerinde olmak isteyecek çok kişi var. gelecek sana getirir bilemem ama bu soruları sormaya başladıysan senden bize yani insanlığa fayda gelmez. araştırmacı ruhun gitmiş senin. o yüzden bizler için bırak. kendin için ne yaparsın bilmem.

genetik mi okuyorsun?

vazgeç bence.

bölümünün moleküler biyoloji ve genetik olduğunu varsayarak, nihai bir karar vermeden, özel şirketlerde ne gibi pozisyonlarda çalışabilirsin, ne kadar maaş alabilirsin gibi sorulara cevap bulmanı öneririm, zira durum hiç iç açıcı değil. İşin diğer yüzünü de gördükten sonra akademi mi (en azından yüksek lisans ya da doktora sonuna kadar, yurtdışına gidebilme ihtimalini de düşünerek), yoksa şirketlerde çalışmak mı sorusunu kendin için daha rahat cevaplayabilirsin.

ayrıca hoca da çalıştığın konu da önemli tabi, her ikisi de motivasyonunu etkileyen unsurlar. lisanstan mı mezun oluyorsun yoksa yüksek lisanstan mı onu da pek anlayamadım gerçi ama lisanstan mezun oluyorsan (her hafta rapor yazmandan anlıyorum) daha öğrenebileceğin ve öğrendiğin şeylerden tatmin olabileceğin bir yüksek lisans dönemi var, ha keza zaten yüksek lisans tan mezun oluyorsan bu konuda bir şey dememe gerek yok zaten.

öncelikle sana şunu söyleyeyim sen çok fazla şu genetik bölümünü kötüleyen blogdan okumuşsun. bi sakin ol. akademik kariyere de karar versen piyasada işe başlamaya da karar versen ikisinin de dönüşü var. vereceğin karar dünyanın sonu değil.

akademik kariyer mi merkezi yerde büfe mi diye çok düşünüp en sonunda akademik kariyere karar vermiş çiçeği burnunda bir doktora öğrencisi olarak yazıyorum bunları.

ticaret ve para odaklı düşünmek bence kötü bir şey değil. ülkemizde pek yok ama amerikada ve avrupada bir sürü irili ufaklı şirket kuruluyor her sene. sonunda büyük şirketler alıyor bu şirketleri ama şansın yaver giderse iyi para da kazanabilirsin. dolayısıyla akademik kariyer yaparsam zengin olamayacağım diye bir şey düşünme. ha 30-35 yaşına kadar çulsuz olacağın gerçeğini değiştirmiyor bu tabii. ama olay tamamen seni neyin mutlu edeceğiyle ilgili. herkes lüks içinde olmak ister. ama bu senin için olmazsa olmaz mı onu düşün? sonuçta akademik kariyer yaparken de aç kalmıyorsun.

hoca değiiştirmek çok iyi sonuçlar doğurabiliyor. ben, lisansın son senesinde (ki okulu uzattım) o kadar umutsuzdum ki, o kadar okumuşken yapamıyorum galiba, heyecanımı da kaybettim diye bölümü bıraksam mı diye düşünüyordum. sonra bir hocam hala güzel şeyler başarabilirsin dedi. yüksek lisans danışmanım da yapabileceğimi gösterdi. danışmanım başkası olsaydı muhtemelen şu an merkezi yerde büfede tost yapıyor olurdum. dolayısıyla hoca değiştirmeyi çok ciddi olarak düşün. yine olmazsa, bırakırsın. atla deve değil yüksek lisansı ya da doktorayı bırakmak.

bir de motivasyon çok önemli. çalışıp çalışıp da bir sonuç alamıyorsan insan çok kötü hissediyor. bende bu bir şeyler üretmeye başlayınca geçti. belki sende de öyle olur.

ha ama tek taraflı bilgi vermeyeyim. yüksek lisans yaptıktan sonra yurtdışı doktoralara başvururken işe girip doktora yapmaktan vazgeçen arkadaşıma neden vazgeçtiğini sorduğumda bana " eve gidnce işi düşünmemek öyle güzel ki. bundan vazgeçmek istemiyorum doktoraya başlayarak." dedi. bu da önemli bir motivasyon olabilir bak işe girmek için.

doktora sonrası kadro bulmanın zorluğu, doçent maaşları vs. gibi mevzuların farkında olduğunu varsayıyorum.

yani akademik kariyer muhteşem bir şey değil. ama abartıldığı kadar kötü bir şey de değil. bence akademik kariyer yapıp yapmamak tamamen kişiye bağlı. otur. kendini dinle. hocalarla konuş. şirkette çalışanlarla konuş. hatta doktora öğrencileriyle konuş. kendi kararını kendin ver.

love story-the notebook-50/50- 500 days of summer

liberal arts, definitely maybe, happythankyoumoreplease, sightsears +5489

titanic, pearl harbor, gone with the wind bu tarz fimler hep.

Midnight in Paris, New York, I Love You, An Education

kızıly'da bulamazsanız ulus'ta posta caddesine (büyük postanenin yan sokağı) bir bakabilirsiniz.

Sıhhiye - Balıkçıoğlu işhanına bakabilirsin.

metronun yüksel caddesi çıkışında denizbankın olduğu binada var yeminli tercüme büroları. ayrıca karanfilde ata iskenderin karşı çaprazında da var. fiyat konusunu bilmiyorum maalesef.

yüksel caddesinde keyhan ve ab başer tercüme ofisleri var, derdini anlatırsan yardımcı olurlar hocam.

Ankara Kızılay Karanfil'de ONAT TERCÜME bu konuda size yardımcı olacaktır. Büroya gitmeden belgelerinizi whatsapp veya e-posta ile de önceden ulaştırabilir, fiyat alabilir ve işlemlerinize bu şekilde başlayabilirsiniz.

Buradan ulaşabilirsiniz. www.onattercume.com

şey yapabilirsiniz mesela, aynı haberi farklı kaynaklardan okuyabilirsiniz. aynı şeyi farklı yollardan anlatıyorlardır onlar da herhalde.

paraphrasing diye birşey var. o yardımcı olabilir başka türlü yazmanız için

okuyun alıntılayacağınız yeri. kapatın sonra. aklınızda kalanları yazın.

genellikle aktarmakta zorlandığım yerleri tırnak içine alıp referansı veriyorum. onun dışında çoğu zaman anladığım şekilde yazıyorum. bir de konu ile ilgili tez vb çalışmalara bakıyorum daha açıklayıcı oluyorlar.

plagiarism, paraphrase ederek, aklında kalanı yazarak filan atlatabileceğin bir şey değil. senin dediğinle adamın dediğinin kelimesi uysa plagiarism sayarlar. referans vermeyi alışkanlık haline getirmek gerek. bol bol APA, MLA çalış.

tırnakla da olsa paraphrase yapsan da okuyup anladıgını yazsan da referans vermek zorundasın zaten. referans vermedikten sonra ne yaparsan yap plagiarism olur zaten
tabii sadece tırnakta kullanılmaz onun belli bir sınırı vardır.

benim yaptıgım şey paraphrasing. passive yap, aynı anlamda başka kelime kullan. kaynakta birleşik birkaç cümle varsa onları ayrı cümleler olarak yaz. ayrı cümleler varsa tek cümlede toplamaya çalış. olmuyorsa anladıgını yaz.

ancak anladığını yazınca da okudugundan pek farklı birşey yazamıyorsun. adamın sana anllattıgı şekilde ve kelimelerle oluyor ne yapsan. sonunda da benzerlik çıkıyır tabi.

esenboğadan ego otobusune bin. kızılayda inip metroya bin ivedik durağında inersin.

ego otobüsüne bindikten sonra kızılay'a kadar gitmenize gerek yok. akköprü'de (ankamall'ün önünde) inin ego otobüsünden. oradan metroya binin.

gene mi gene +1

hangi bölüme açılmış o? psikolojide mi sosyolojide mi?

psikoloji.
bir de bu varmış bonus: beta.eksisozluk.com

ben bundan 5 sene önce almıştım o dersi. sınavlara çalışmak gerekiyor tabii ama sosyal psikoloji baya eğlenceli bir konu. yapılan deneyler, konular vs. akılda kalıcı. chapterları uzun uzun okuduğumu hatırlamıyorum ama kitabın test şeklinde soruları mı ne vardı, onlara baya çalıştığımı hatırlıyorum. yanlış hatırlamıyorsam ba gelmişti biraz çabayla.

şimdi olsa dil ya da güzel sanatlardan ders alamıyorsam yine alırdım nontechnical elective olarak. ama dil ya da güzel sanatlardan ders alabiliyorsan uğraşmaya değmez bence.

istanbulu azcık bilen biri olarak şöyle diyebilirim. 4. levent'ten metro ile taksim ordan otobüs ile bakırköy. ben olsam öyle giderdim herlde.

en kolayı zincirlikuyuya gelin. ordan metrobüse binip incirlide inin. incirliden de tekrar dolmuşa binin. dolmuş meydana varmadan indirecek. meydandan aşağı doğru yardırın. yaya yolu biitince sağa dönün. oralarda. karşısında bir avm var ama hangisi olduğunu bilmiyorum. 1 saatten biraz fazla sürer gibime geliyor ama emin değilim.

en hızlısı
4.levent - taksim metro
taksim - bakırkoy - sarı dolmus
bakırkoy - bilge adam yurume (7dk)

6 sene sonra güncel hatlar ile, sabah 8de bakırköyde olmak üzere tekrar sormak istediğim soru

M2 metro ile 4. levent'ten yenikapi
6 dakika yurume ile Langa - Davutpaşa duragi
BN1-BN2-BN3 ya da 81 nolu otobuslerle Langa - Davutpaşa'dan Gezi yolu duragi
7 dakika yurume ile varis
toplam sure 1 saat

google maps'in toplu tasima secenegiyle bunu buldum.